top of page

neden iyiler hep erken göçer bu dünyadan?

  • Autorenbild: Nuriye Özsoy
    Nuriye Özsoy
  • 28. Dez. 2016
  • 4 Min. Lesezeit

Regina Winkelhagen... Beş sene birlikte çalıştığım okul müdirem. Henüz çok gençti, ama kısa bir süre önce hayata veda ettiğini öğrendim. Yurdışı görevim bitip Türkiye’ye çağırıldığım için, artık görev yapmadığım okuldan öğretmen arkadaşım Uschi maille bildirmişti üzücü haberi bana. Başka bir öğretmen arkadaşım Aysun daha önceki günlerde telefon açmış, ama acı haberi bir türlü verememişti. Buluşup görüşmek istemişti, belli ki haberi yüzyüze vermek istiyordu. Daha sonra kendisini arayıp Regina’nın vefatından haberdar olduğumu söyleyince, rahatlamıştı. Sıcağı sıcağına haber vermek istediğini, ama dilinin ucuna kadar gelen haberi bir türlü söyleyemediğini anlattı ve bunun için üzgün olduğunu söyledi, ince ruhlu olduğunu çok iyi bildiğim sevgili arkadaşım. Kendisi de tatilde iken öğrenmiş, tatilini yarıda bırakıp cenaze merasimine katılmak için Frankfurt’a gelmiş.

Uschi’nin mesajını okuduğumda yüreğimden birşeyler kopmuş, okuduğum mesaja inanamayan gözlerle bakakalmıştım. 2009 Ağustosu Frankfurt’ta tanışmıştım Regina’yla. Diline, yaşam tarzına ve geleneklerine yabancı olduğum bu ülkedeki alışma sürecine, bir de kurallarını çok iyi tanımadığım bir eğitim sistemi içinde, yabancı olarak çalışmak eklenmişti. Onunla tanışmaya gittiğim günü bugün gibi hatırlıyorum. Bunaltıcı derecede sıcak bir yaz günüydü. Çok heyecanlıydım. Kapısını çalıp odasına girdiğimde, karşımda, ayağında terlik, spor pantolon, üstünde tişörtü ile bizim ölçülerimize göre son derece gayrı ciddi giyimli, boylu poslu kumral genç bir kadın duruyordu. Yüzünde kocaman bir gülümseme ile karşılamıştı beni. İnsanı rahatlatan bu hali ve tavrı işe yaramış, tedirginliğimi hemen atmış, birden gevşeyivermiştim. O gün başlayan sıcak ilişkimiz beş yıl boyunca devam etti. Bu yıllar boyunca, resmi günler dahil hep aynı tarz kıyafetlerle gördüm onu. 23 Nisan Çocuk Bayramı vesilesiyle okuldan seçtiğimiz öğrencileri Eyalet Eğitim Bakanı’na götürürken bile aynı şekilde giyinmiş olması çok dikkatimi çekmiş ve bende garip bir saygı duygusu uyandırmıştı.

Çok güçlü ve oturmuş bir hiyerarşik yapı vardı aslında, ama bizim anladığımız ve alışık olduğumuz tarzda tezahürleri yoktu bu ülkede. Bu sembol dilini çözmem de az zaman almadı doğrusu. Ast-üst ilişkileri dikey değil, yataydı; ama bu asla insanların görevlerini aksatmasına, ciddiyetsizliğe ve laubaliliğe yol açmıyordu. Daha sonraları birbirimize sadece adımızla hitap etmemizi önerdiğinde çok şaşırmış, memnuniyetle kabul etmiştim. Türkiye’de hiç bir müdürüme Hanım ya da Bey demeden hitap etme lüksüm olmamıştı zira... Alışmam biraz zor olmuştu doğrusu, ama sevmiştim bu tarzı. Bizde, hele de meslek hayatımın önemli bir bölümünü geçirdiğim İmam Hatip Liselerinde, bırakın müdürleri, müdür muavinleri bile, içlerinden biri oldukları öğretmen arkadaşlarına karşı küçük dağları ben yarattım edası ile gezdiklerinden, bu tarz bir ilişki düşünülemezdi bile. Ama insani ve İslami olan bu değil mi aslında!

Sadece haftada iki gün dersim vardı Regina’nın müdirelik yaptığı Brentanoschule’de. Onun dışında iki okula daha gidiyordum Türkçe dersi vermeye. Ama ben Regina’nın okuluna gitmek için günleri iple çekiyordum. Bu okulda sırtımı dayayabileceğim kapı gibi sağlam bir dostum vardı çünkü. Sadece yüreğiyle değil, oldukça uzun boyu ve iri yapısıyla, gerçekten fiziksel anlamda da kapı gibi bir kadındı Regina. Almanya’da son on yıllarda gizliden gizliye tırmanan yabancı düşmanlığından Türkler ve Müslümanlar daha özel bir pay alırlar. Bu dışlanan kimliklerin koruyucu misyonerleri olarak görülen Türkçe öğretmenlerinin nelere maruz kalabileceğini varın siz hesaplayın. Artık sıradanlaşan ve çoğu Almanın ne kadar entelektüel olursa olsun fark edemediği gizli ya da açık dışlayıcılıklar konusunda Regina hayranlık uyandıracak bir duyarlılığa sahipti. Beni her daim kollayıp gözetmiş, asıl görevli olduğum okulun müdiresi olarak diğer okullarda benim veya öğrencilerimin karşılaştığı haksızlıklara özgüvenle karşı çıkmış, bunları engellemişti. Ayrıca, okulun bütün imkanlarından faydalanmamı sağlamış, ders malzemelerini her öğretmen gibi kullanmama olanak tanımış, dersim ve öğrencilerimle ilgili hiç bir isteğimi geri çevirmemişti. Regina, sadece iyi bir insan değil, aynı zamanda araştırmacı bir eğitimci olarak, yabancı kökenli çocukların kendi dil ve kültürlerini öğrenmelerinin ve değerli bulmalarının kişilik gelişimleri için ne denli önemli olduğunu biliyordu. Bu çocukların kendilerini yaşadıkları ülkeye ait hissetmelerinin, ancak kendi kimliklerini özgürce yaşayabilecekleri duygusuna sahip olmalarıyla mümkün olacağının farkında idi. Öğretmenler toplantısında fikrimi söylemem için cesaretlendirirdi beni hep. Dini ve milli bayramlarımızı okulda kutlamamızı teşvik etmiş, buna karşı çıkan Alman velilere rağmen her türlü imkanı sağlamakla kalmayıp, haftasonları gerçekleştirdiğimiz bu tür kutlamalara bizzat katılmakta tereddüt etmemişti. Frankfurt’a işinin ehli ve fedakar bir folklör öğretmeni gelmişti. Türk öğrenciler için Türk folklor dansları dersi koyma önerime karşı Regina’nın tepkisi, dersi bütün öğrencilere açık yapmamız teklifi olmuştu. Alman veya Türk olmayan diğer öğrencilerin, hatta ilgi duyan öğretmenlerin bu derse katılmaları onun gözünde bir zenginleşmeydi. Sonuçta bir yıl boyunca herkese açık bir Türk folklor dansları dersi verildi okulumuzda. Vakti ve sağlığı elverse, Regina kendi de bizzat katılmak istiyordu bu derslere. Daha sonra okulun açılış ve kapanış törenlerinde, ders sayesinde oluşan folklor ekibi gösterisini de programa dahil etmişti ve folklor ekibimiz büyük ilgi toplamıştı.

Türkiye’yi ziyaret etmeyi çok istiyordu. Ailesinin biricik çocuğu olarak büyütülmüş olmasına rağmen şımartılmamıştı Regina. Ortalama bir Almandan farklı olarak aşırı meşguliyeti dolayısıyla daha Türkiye’ye hiç gitmemişti. „Öteki“ne karşı duyarlı ve hassastı. Onunla pek çok proje planlamıştık. Projelerimizi heyecanla hayata geçirmek istiyorduk. Frankfurt Başkonsolosluğu’ndaki görevinin son dönemlerinde Eğitim Ataşesi Ahmet Karamercan Bey’e bu projelerden bahsetmiş ve kendisinden bizi her türlü imkanla destekleyeceğinin sözünü almıştım. Görevini severek ve özveriyle sürdürmüş, her türlü projeyi desteklemişti Ahmet Bey. Bu projelerden birisi, çeşitli okullardan bir grup Alman müdür ve öğretneni Türkiye’ye götürüp onların bu zengin kültürü yerinde tanımalarını sağlamaktı. Kimi zaman oryantalist bir yaklaşımla, Avro-sentrik bakışla ve Alman gururuyla küçük görülen Türk kökenli çocukların, nasıl köklü ve zengin bir kültür ve medeniyet mirasının varisleri olduklarını bizzat yerinde müşahede etmenin, düşüncelerinde çok önemli bir değişim yaratacağını düşünüyorduk öğretmenlerin. Bir başka projemiz, Alman öğrencilerin de katılabileceği bir Türkçe dersi konsepti geliştirmekti. Bunun Alman okullarındaki Anadil olarak Türkçe dersine başka bir ivme kazandıracağını öngörüyorduk. Türk çocuklara, sadece kendilerinin katıldığı ve diğer arkadaşlarından ayrılmalarına sebep olan Anadil dersini sevdirmek zaman alıyor. Üstelik okulda Türkçe dersine katılmayı arzu eden Alman öğrenciler de var, demişti Regina. Eğitim ataşemizin görevi bittikten sonra yerine yeni ataşe atanmadığı, yıllardan beri farklı branş ataşeleri bu makama vekalet ettiği ve ekstra bir meşguliyet çıkarılmasına hoş bakmadıkları için bu projelerimiz akim kaldı. Ne yazık ki, bu taleplerimiz Türkiye’deki ilgili resmi makamlarda da karşılık bulmadı.

MEB yurtdışı görevine yeniden atanmamın mümkün olmadığına içtihat ettiği için, ailemin Almanya’da yaşıyor olması nedeniyle zorunlu olarak emekliliğe başvurup Frankfurt’a geri döndüğümden beri Regina’yı ziyaret etmek istiyordum. Yaz tatilinin geçmesini bekliyordum. Ona, bana beş yıl boyunca verdiği destekten dolayı minnettardım. Bunu bizzat gidip söylemek istiyor, yeni projeler hakkında konuşmayı hayal ediyordum. Heyhat artık çok geç! Hayatta hiç bir şeyin ertelenmemesi gerektiği hakikati bir kez daha tokat gibi çarptı yüzüme.

İşini iyi yapan, dürüst, mücadeleyi göze alacak kadar yabancı dostu, ötekine karşı duyarlı güzel bir insan daha eksildi dünyadan. Öğrencileri, iş arkadaşları, onu seven dostları mahzun.

Nurlar içinde yatasın sevgili Regina...Umarım cennet bahçelerinde ağırlanırsın.


 
 
 

1 Comment


Canan Aydın Bıçak
Canan Aydın Bıçak
Jan 08, 2021

Nuriye’ciğim ibretler ve olumlu örnekler içeren çok güzel bir hikaye olmuş; ellerine, yüreğine sağlık. 👌🏽Anlattığın arkadaşın Regina’yı ben bile tanımadan sevdim ve hayran oldum. 👏🏽 Onun gibi iyiliksever, duyarlı ve çalışkan insanların sayısı maalesef çok değil. 😔 Öte yandan, gurbette ayrımcılıklara, ötelenmelere maruz kalarak yaşayan Türk çocuklarına yönelik senin gayretlerin de takdire şayan. 👏🏽Emekli ilken de belki kültürlerarası diyalog ve etkileşimle ilgili farklı projeler üretip yürütebilirsin. Bu bağlamda sana güveniyorum. Sevgiler...🌷

Like
bottom of page